Söyleşi: TTAF Savunma Genel Müdürü Ergün İşgör

Söyleşi: TTAF Savunma Genel Müdürü Ergün İşgör

Kuruluşu yeni olsa da kardeş şirketi TTAF Elektronik’in uzun yıllara dayanan tecrübesini sektöre taşıyan TTAF Savunma, kısa zaman içerisinde, üstlendiği önemli projelerle sektörün farklı oyuncuları ile yakın ilişkiler kurdu. Sektördeki diğer KOBİ’ler gibi, büyümek ve gelişmek için kendine yeni yollar çizmesi gereken şirketin, gelecek planları hazır. TTAF Savunma’nın kuruluş sürecini, gelişimini ve gelecek planlarını, firmanın Genel Müdürü Ergün İşgör ile konuştuk.

MSI Dergisi: TTAF Savunma’nın kuruluş sürecini ve nedenlerini anlatır mısınız?

Ergün İŞGÖR: Tarih olarak baktığımızda, TTAF Savunma, 2013 yılının Ağustos ayında kuruldu; ama birikim olarak baktığımızda, TTAF Savunma, 2003’ten beri İstanbul’da faaliyet gösteren TTAF Elektronik’in, savunma ve havacılık sanayisine odaklanmış bir uzantısı. TTAF Elektronik’in Yönetim Kurulu Başkanı Engin Gür ve Başkan Yardımcısı Ufuk Can’ın, savunma ve havacılık sanayisine özel bir ilgileri ve sevgileri var. Sektörde nasıl iş yaparız diye düşünmeye başlıyorlar. Hatta zamanında, Leopard tankları için bir alt sistem de üretmişler. Gönüllerinde, hep savunma ve havacılık sanayisine bir iş yapmak yatıyor. TTAF Savunma da böyle ortaya çıkıyor diyebiliriz.
Bu aşamada, “Neden ayrı bir şirket ve neden Ankara?” soruları akla gelebilir. TTAF Elektronik, özellikle otomotiv ve beyaz eşya gibi sektörlerdeki çeşitli ticari ürünlere yönelik; kablo, kablo demetleri ve otomatik makinalar üreten bir firma. Savunma ve havacılık sanayisi ise yapısı ve iş yapış tarzı ile bu sektörlerden çok farklı bir alan. Merkezi de Ankara. Ankara’da büyük oyunculara ne kadar yakın olursanız, savunma ve havacılık sanayisine de o kadar yakın olursunuz. Bu açılardan bakılarak, Ankara’da, savunmaya özel bir yapılanmaya gidilmesine karar verildi.

TTAF Savunma kurulmadan önce, TTAF Elektronik’in, savunma ve havacılık alanında yürüyen 2 işi vardı. Birincisi, Adapazarı’nda, Otokar’a iş yapan, 10-12 kişinin istihdam edildiği bir ofisti. TTAF Savunma’nın kurulması süreci ile eş zamanlı olarak da ATAK projesinde kablo üretimi işi alınmıştı. İlk başta, bu kabloları, İstanbul’daki tesislerimizde üretmeye başladık. İlk 3-4 ay, bir kısmı İstanbul’da, bir kısmı da TUSAŞ’ın içerisindeki 2-3 personelle üretildi. Hatta ilk başlarda, kablolar İstanbul’da üretildiği için, ekibimiz İstanbul’da otelde kalarak çalıştılar. Bu dönemde, amiral gemimiz TTAF Elektronik’in gücü, bize çok avantaj sağladı.

Bu süreçte, şirketin kurucu genel müdürü olarak göreve başladım. Şu anda faaliyetlerimizi sürdürdüğümüz binayı, ciddi bir şekilde elden geçirdik; üretime ve sektöre iş yapmaya uygun bir hâle getirdik. Personel almaya, onları eğitmeye başladık. Adapazarı’ndaki ekibi de kadromuza dâhil ettik. Artık savunma ve havacılık ile ilgili tüm işleri, TTAF Savunma üzerinden yürütüyoruz.

Burada şunu da not etmek isterim: Kurulduğumuz tarihten 2015 yılının Ocak ayına kadar, tesis güvenlik, AS9100 ve ISO9001 belgelerimizi aldık. Bu kadar kısa sürede bunları yapmak da aslında ayrı bir başarı öyküsü.

MSI Dergisi: Hâlihazırda hangi projelerde görev alıyorsunuz?

Ergün İŞGÖR: Bu sorunuza, yaptığımız çalışmaları firma bazında sıralayarak yanıt vereyim:
TUSAŞ için, ATAK helikopterlerinin kablo demetlerini yapıyoruz. HÜRKUŞ’un bütün test kablajını biz yaptık.
Otokar için, hem ticari hem askeri araçlarına yönelik kablo demeti üretimi yapıyoruz. Askeri tarafta COBRA, COBRA II ve URAL araçları ile ALTAY tankı prototiplerinin kablo demetlerini biz üretiyoruz. Otokar’ın, askeri araçlarının kablo demetlerinin yaklaşık %70-80’i bizim tarafımızdan yapılıyor.

FNSS ile çalışmaya başladık. Yeni projelerde yer alacağımızı ümit ediyoruz. FNSS bizim için oldukça önemli bir müşteri.

Bir diğer önemli müşterimiz, 2014 yılının sonlarında çalışmaya başladığımız, Nurol Makina. Nurol Makina’dan da önemli bir iş aldık ve EJDER TOMA araçlarının, 2’nci ve 3’üncü partileri için tüm kablaj ve resimlendirme işini yaptık. Teslimatı tamamladık, yeni sipariş bekliyoruz.

TCI-Turkish Cabin Interiors için, firmanın Airbus ve Boeing modelleri için geliştirdiği galleylerin kablo demetlerini ve panellerini ürettik ve tüm teslimatı yaptık.

ASELSAN’da; SST, HBT ve REHİS Sektör Başkanlıkları ile iş yapıyoruz. Bizim kalitemizden ve teslimat programımızdan memnunlar. 2 tane tasarım mühendisimiz, SST Grup Başkanlığı’nda çalışıyor.
ROKETSAN ile TR107 roketlerine yönelik kablaj konusunda çalıştık.

HAVELSAN’ın onaylı tedarikçisiyiz; ama şu anda o cephede yürüttüğümüz bir proje yok.
BMC ile görüşmelere başlayacağız. Yeni projelerinde yer almak istiyoruz.

Otokar ve TUSAŞ, iş hacmi olarak baktığınızda, bizim iki ana müşterimiz olarak öne çıkıyor. Her iki firma da kalitemizden ve teslim tarihine uyumumuzdan son derece memnun.

MSI Dergisi: Sektöre yaklaşımınız ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Ergün İŞGÖR: Ben ve ekibim, savunma sanayisinin içinden geliyoruz. Sektördeki oyuncuların yöneticilerinin hepsini tanıyoruz; onlar da bizi tanıyor. Dolayısı ile biz müşterimizin ne istediğini çok iyi biliyoruz. Tekliflerimizi; sektörün ihtiyaçlarını ve projelerin gereksinimlerini bilerek veriyoruz. Biz teklif döneminde, her projeye agresif bir şekilde asılmıyoruz; her şeyi, tüm işleri alalım demiyoruz. Kapasitemizi her geçen gün arttırıyoruz; ama kapasitemizin üzerinde iş alırsak onu zamanında teslim edemeyebileceğimizi de biliyoruz. Dolayısı ile kapasitemiz, kabiliyetimiz neyse o işlere teklif veriyoruz ve onları zamanında yetiştirmeye çalışıyoruz.

Hedefimiz Uluslararası Bir Oyuncu Olmak

MSI Dergisi: Dışarıdan bakıldığında, TTAF Savunma, faaliyet alanlarının doğası gereği, rafta hazır ürünü olan bir firma değil. Bu tabloda, TTAF Savunma’yı nasıl konumlandırıyorsunuz; “Gelişmiş tasarım ve üretim yeteneklerimiz var; firmalar bize gelip iş veriyorlar” gibi bir durum mu var, yoksa çeşitli firmaların stratejik ortağı hâline gelip sürekli onlarla çalışma gibi bir yol mu izliyorsunuz?

Ergün İŞGÖR: Kısmen hepsi. Sektörde, öncelikle kendinizi geliştirmeniz, ispat etmeniz lazım. Ondan sonra da stratejik ortaklıktan kastedilen her ne ise kendiliğinden gelir diye düşünüyoruz. Şu ana kadar aldığımız işlerde, hep başka işleri referans gösterdiğimiz için ihalelere davet edildik. Ama ihalelerde hiçbir zaman, en başından “Bu iş sizin.” denilmedi bize. Biz fiyat ve teslimat avantajı ile işleri aldık. Mesela, bazı işlerde fiyatımız biraz daha yüksek olsa da kapasitemizden dolayı daha erken teslim edeceğimiz için bize iş verildi. 8 haftalık bir işi, biz 2-3 haftada veririz dediğimiz için ve o proje de sıkışık olduğu için biz seçildik. Diğer yandan, bazen biz de teslimat takvimimiz uzun olduğu için iş kaybediyoruz.

Hedefimiz, 4-5 sene içinde, uluslararası bir oyuncu hâline gelebilmek. Bu konuda da Meksika’yı örnek ve hedef alıyoruz. Bildiğiniz gibi Meksika, özellikle ticari havacılığa yönelik ciddi bir üretim yapıyor. Boeing’in en büyük alt yüklenicileri Meksika’da. Biz Meksika ile nasıl rekabet ederiz? Bunu düşünüyoruz. Maliyet avantajını nasıl sağlayabiliriz, personelimizi daha iyi nasıl motive ederiz, kabiliyetlerini arttırabiliriz? Artık bir Türk firması, bir Türk KOBİ’si, doğrudan Boeing’e iş yapabilmeli. Bu konuda, SSM’nin ve TUSAŞ’ın da desteği ile hareket etmek istiyoruz.
Bu noktada offsetler de bizim için önemli bir konu. Yabancı firmaların offset yükümlülüklerinden bizim payımıza ne düşebilir, ona da bakıyoruz. Bu doğrultuda Nisan ayında, Seattle’da, Boeing’in düzenlemiş olduğu zirveye katıldık. Ayrıca Almanya’da Aircraft Interiors Expo etkinliğine katıldık.

En büyük avantajlarımızdan birisi, ne rakiplerimizden ne de müşterilerimizden personel istihdam etmememiz. Tecrübeli personelimizin yanına, az ya da biraz tecrübeli elemanlar alıp onları yetiştiriyoruz. Bugün kadromuz, 60-65 kişi ve bu noktaya böyle geldik. Başka türlü de büyüyebilirdik; 120 kişiye ulaşabilirdik. Tabir yerinde ise çırak-kalfa-usta silsilesi ile devam ediyoruz. Belki de şu anda sektörde, kendi alanımızda, yaş ortalaması en düşük olan firmayız. Örneğin, fazla mesai yapma ihtiyacı doğduğunda, yaş ortalaması yüksek firmalarda, ertesi gün tekrar fazla mesai yapmak sorun olabilir. Bizim genç ve dinamik bir ekibimiz var. Müşteriden bir şey geldiği zaman, çok çabuk tepki gösterebiliyoruz. Bize bir talep geldiği zaman, müşteri ya da çözüm ortağına en fazla birkaç saat içerisinde bir şekilde dönebiliriz. Yönetim felsefemiz bu. Eğitim konusuna da çok önem veriyoruz; yöneticisinden en alttaki operatöre kadar eğitim için hiçbir masraftan kaçınmıyoruz.

MSI Dergisi: Firmanızın hangi yönünü öne çıkartıyorsunuz? Örneğin, sloganınız “Tasarım bizim işimiz.” Bu açıdan baktığınızda tasarım yetenekleriniz, üretim yeteneklerinizin önünde diyebilir miyiz?

Ergün İŞGÖR: Bizim üretim tarafımız, tasarım tarafımıza göre daha kuvvetli. Tasarım tarafında yavaş yavaş, hazmede hazmede büyüdük. Ama hızlanmamız gerekiyor. Bu sene içerisindeki planımız, tasarım kabiliyetimizi 2-3 katına çıkartmak. Çünkü artık sektörde tasarım odaklı işler verilmeye başlandı; özellikle kara araçları alanında. Artık önce tasarımı yapıp, gerekirse prototipleri üretip, arkasından üretime geçmek istiyoruz. 1-2 firma ile görüşüyoruz, bunlardan gelecek geribildirimlere göre izleyeceğimiz yolu belirleyeceğiz.

MSI Dergisi: Sektörde yürütülen projelerden aldığınız iş payı ne miktarda; bu konuda neler söyleyebilirsiniz? Genel ciro rakamları da verebilir misiniz?

Ergün İŞGÖR: İş payı konusunda sağlıklı bir ölçüm yapıp kesin rakamlar vermek pek mümkün değil. Ama çalıştığımız ana yüklenicilerimiz için, alanımızın ilk iki firması arasında olduğumuzu söyleyebilirim.
Kara, hava ve deniz platformlarına ürünler verebilmeyi hedefliyoruz. Şu anda denizde hiç yokuz. Bu seneki hedeflerimizden birisi, deniz platformlarına yönelik projelerde yer almak.

Kurulduğumuzda, ilk senemizde, yaklaşık 3 milyon dolarlık bir ciro gerçekleştirdik. 2015 yılı sonu itibarıyla 8 milyon dolara yaklaştık. Hedefimiz, bu senenin sonunda, en az 10-12 milyon dolara ulaşmak.

MSI Dergisi: TTAF Savunma’nın faaliyet alanında başka firmalar da bulunuyor. Sizi, bunların arasında öne çıkartan yönleriniz ya da yetenekleriniz neler?

Ergün İŞGÖR: Öncelikle bu piyasada iş yapabilmek için ana yüklenicilerin onaylı tedarikçisi olmanız lazım. Bu da uzun ve meşakkatli bir süreç. Satın alma, kalite, üretim, idari işler gibi bölümlerden oluşan 10-12 kişilik bir ekip ile geliyorlar ve bazen 3 gün süren bir denetleme sürecinden geçiyorsunuz. Sonra bir rapor hazırlıyorlar, varsa eksiklikleri bildiriyorlar. Biz şimdiye kadar, tüm bu denetimlerden, 1 seferde ve aynı gün geçtik. Bunun birkaç nedeni var. Birincisi biz genç bir ekibiz. İkincisi, öğrenmeye aç bir şirketiz. Daha bilgiye doymamış bir ekibimiz var. Tecrübemiz, örneğin, 1990 yılından beri bu sektörde olmam, başka bir avantaj. 13 yıl TUSAŞ’ta, 2,5 yıl FNSS’de, 8 yıl Aydın Yazılım’da, 7 ay da Nurol Teknoloji’de çalıştım. Sektördeki birçok yönetici, aynı zamanda arkadaşım ve birbirimize, rekabetin gerekleri çerçevesinde destek oluyoruz. Aynı şey rakiplerimiz için de geçerli. Örneğin, geçenlerde bir arkadaşımızın acil bir iş için, bir el aletine ihtiyacı oldu; seve seve verdik. Ben sektörü biliyorum; daha üst seviyede, Yönetim Kurulu Başkanımız ve Yardımcısı da sektörü ve ticareti çok iyi biliyor. “Dişliler tam oturdu.” diyebiliriz.

Bizim OSTİM’de olmamız da ayrı bir avantaj. Coğrafi olarak hemen hemen tüm ana yüklenicilere aynı mesafedeyiz. Altyapımız da çok yeni. Alet, edevat, makinalar daha 1-2 yıllık. Altyapı yatırımlarında, önce kaliteye bakıyoruz; kaliteli ve markalı ürünler alıyoruz. Bu senenin ortasına kadar, şu andaki altyapı ve insan kaynağı kapasitemizi, yaklaşık %70 arttırmayı hedefliyoruz. Çünkü önemli potansiyel işler var ve personel alıp eğitmek zaman isteyen bir süreç. O yüzden hazırlıklı olmak istiyoruz ve bu konuda ciddi çalışıyoruz.

Yeni Ürünler Kapıda

MSI Dergisi: Üretim ve tasarım yetenekleriniz hakkında biraz ayrıntı verebilir misiniz? Örneğin, sahip olduğunuz patentler var mı?

Ergün İŞGÖR: Türkiye’de yaptığımız marka ve patent başvurularımız var. Başvuru aşamasında olduğu için şu anda çok ayrıntı veremediğim bir çalışmamız var. Hâlihazırda yürütmekte olduğumuz üretim biçimimiz değiştirecek ve hızlandıracak, uzun vadede işçilik süresini düşürecek 2 tane ürün üzerine çalışıyoruz. 1 yazılım, 1 elektronik, 1 makina, 1 endüstri mühendisi arkadaşımız, bu ürünler üzerinde çalışıyor. Bu ürünleri kendi üretim hattımızda kullanıp durumu gördükten sonra, patent başvurusunu yapıp, uluslararası piyasada da satmayı düşünüyoruz. Bunun üzerinde yaklaşık 6 aydır çalışıyoruz; herhâlde 2-3 aya da ilk prototip ürün ortaya çıkar.

MSI Dergisi: Sizin konektör konusunda da bir çalışmanız var, bu konuda bilgi verebilir misiniz?

Ergün İŞGÖR: Çeşitli konektörlerin Türkiye’de üretilmesi konusu, bir süredir dile getiriliyor. Savunma Sanayii Müsteşarlığı da bu konuyu takip ediyor. Bu konuda ciddi çalışmalar yaptık, kendimizce prototipler ürettik, ürettirdik. Bunların sertifikasyonunun da yapılması gerekiyor. Bunlar uzun soluklu işler; bugünden yarına yapılabilecek işler değil. Devletin nasıl bir yaklaşımı olacak, biz nasıl çalışmalar yapacağız? Bunu zamanla göreceğiz. Biz şu anda, özellikle kara araçlarında kullanılabilecek, tasarımdan itibaren yerlileştirilebilecek konektörler, kablo grupları, overmolded denilen kablolama sistemleri ve bunların test ve sertifikasyonu konularında çalışmalara devam ediyoruz. Ciddi aşamalar kaydettik. Sonuçları Nurol Makina’nın tasarım bölümü ile de paylaştık; bundan sora üretecekleri araçlarda bu konektörlerin kullanılması gündemde.

Kısaca, konektör konusunda, “Biz üretemezsek kimse üretemez.” diyecek kadar iddialıyız. Tabii burada önemli olan, yurt içi pazara satmak değil. Önemli olan, uluslararası pazarda bizim bu ürünü nasıl rekabete sokacağımız.

MSI Dergisi: Sivil alanda ve ihracat pazarında yürüttüğünüz çalışmalar ve bunların faaliyetleriniz içerisindeki payı hakkında bilgi verebilir misiniz?

Ergün İŞGÖR: Sivil işlerin cirodaki payı %3-5 civarında. TCI’nın galley ürünleri için kablaj ürettik ve bu alanda da önemli bir tecrübe edindik. Hatta kabuller sırasında, Airbus’tan gelen mühendisler tesisimizi gördüler ve firmamızı çok beğendiler. Rahatlıkla uluslararası pazara iş yapabileceğimizi belirttiler.
Ticari havacılığa doğrudan iş yapabilmek için, bazı sertifikasyonlara sahip olmanız gerekiyor. Bunları almak için çalışmalar başlattık. Kablaj konusunda, bu sertifikasyonları alan, ilk Türk firması olmak istiyoruz. Ticari havacılığın cirodaki payını da %25-30’a çıkartmayı hedefliyoruz. Bölgesel Uçak projesini de yakından takip ediyoruz.

MSI Dergisi: İhracat ile ilgili hedeflerinizden bahseder misiniz?

Ergün İŞGÖR: Şu anda ihracatımız hemen hemen yok. Ama bizim hedefimiz, cironun en az %30’unun ihracattan gelmesi. Sürdürülebilirlik için, yurt dışına yönelmemiz gerekiyor. Ortaya ürünler koyarsak ihracatta iyi bir yola gireriz diye düşünüyoruz.

Savunma ve havacılık tarafında, offset taahhütleri aracılığıyla alınabilecek işler var. Sivil tarafta ise offset uygulaması pek yok. Diğer yandan, dünyada artık kalite ve rekabet çok öne çıktı. Biz kendimize güveniyoruz. Kalite ve fiyat avantajı ile ihracat yapabileceğimize inanıyoruz.

MSI Dergisi: Felsefenizi, “İşimizi iyi yapmak değil iyi iş yapmak” olarak açıklıyorsunuz. Bu kapsamda, TTAF Savunma için nasıl bir gelecek öngörüyorsunuz? İyi işleri nasıl alacaksınız?

Ergün İŞGÖR: Bu konuda şöyle bir örnek verebilirim: Şu anda yurt dışında görüştüğümüz bazı firmalara yaptığımız prototip ürünlerde, hem onların dokümanlarına göre bir prototip ürettik hem de tasarımda gördüğümüz bazı düzeltme ve iyileştirmeleri gerçekleştirerek bir prototip ürettik. Müşterilerimiz de bize dönüp, “Niye yaptınız, paranız mı çok, vaktiniz mi çok?” diye sordular. Biz de iki prototipi karşılaştırıp ona göre kara vermelerini istedik. Benzer şekilde yaklaştığımız bazı firmalar, eski tasarımlarına devam ettiler. Firmalarda, bir süre sonra körlük başlayabiliyor. Hele 30-40 senelik bir firma ise ve personeli uzun yıllardır o işi yapıyorsa belli eksiklikleri göremeyebiliyor. Dışarıdan bir göz, farklı olması gerektiğini söylediğinde daha etkili oluyor. Savunma ve havacılık sanayisinde projeler uzun soluklu; üretimde kullanılan resimler, 40-50 senelik olabiliyor ve bunları değiştirmek de zor olabiliyor. Biz resme göre üretim yapıp para kazanabilecekken proaktif davranıyoruz.

MSI Dergisi: Gelecekte, faaliyet alanlarınızın çeşitlendirilmesi gündeme gelecek mi?

Ergün İŞGÖR: Evet. Havacılıkta bazı ürünler var ki hâlâ Türkiye’de üretilmiyor; özellikle ticari havacılıkta. İhracattaki en önemli pay da ticari havacılıktan gelecek. Biz de Türkiye’de üretilmeyen bazı ürünler üzerinde çalışıyoruz. Sertifikasyon da bu çalışmaların önünü açacak. Sertifikasyon konusunda şu anda çalışmalara başladık. Özellikle sivil havacılık otoriteleri ve bu konuda deneyimli danışman firmalar ile ön çalışmalara başladık.
TTAF Savunma Genel Müdürü Ergün İşgör’e, zaman ayırıp sorularımızı cevaplandırdığı ve verdiği bilgiler için, okuyucularımız adına teşekkür ediyoruz.